26 Ağustos 2010 Perşembe

YAZ TATİLİ

Tatil, tatil, tatil... Gelsin diye dört gözle beklediğimiz, geldiğinde de göz açıp kapayıncaya kadar çabuk geçen tatil...

Evet bir yaz tatili daha bitti sayılır... Üstelik yoğun bir tempoya da yelken açmak üzereyiz. Bayram ve hemen ardından başlayacak olan 2010-2011 okul sezonu... O nedenle bu sene okul için kitap ve kırtasiye alişverişimizi şimdiden bitirdik...

Bu sene küçük kızım 4. sınıfa, büyük kızım ise Lise 1'i okuyacak. Canım kızlarıma ve okuyan herkese kolay ve başarılı bir yıl olmasını diliyorum...

Diliyorum ama çok kolay geçeceğe de benzemiyor doğrusu, bugün facebook'ta okuduğum bir habere göre MEB 2011 de haftasonu tatilini bire indiriyormuş. Yani sadece Pazar günü tatil olacak Cumartesi günü 6 saat okulda sınav veya etüt çalışması yapılacakmış... Ve malesef gitmemezlik yapılamayacak çünkü gelmeyenler yok yazılacaklarmış...

Bu projenin henüz kesinleşip kesinleşmediğini bilemiyorum ama, zaten sınav koşturmalarında bunalan çocuklarımıza ve bizlere Allah sabırlar versin diyorum...

Bugün sizlerle paylaşmak istediğim iki resmim var. Ama önce; bloğumu izleyen ve yorumlarını benimle paylaşan herkese çok teşekkür ediyorum. Çünkü yapılan yorumların (iyi veya eleştirici fark etmez) bizlere farklı bakış açılarını kazandırdığına inanıyorum, bu nedenle benimle yorumlarını paylaşan herkese bir kez daha teşekkür ediyorum.

Manolyalı yağlıboya resmimin kompozisyonu öğretmenimin de yardımlarıyla bana ait. Sehpayı çalışırken oldukça zorlandığımı itiraf etmek zorundayım... Cam vazonun ve sehpanın üzerindeki mermerin dokusunu verebilmek çok da kolay olmadı doğrusu...


İkinci resmim ise başka bir yağlıboya çalışmasından bakarak çalıştığım bir kompozisyon. Bu resmi çalışmak istememin nedeni yağlıboyada gümüş çalışmayı öğrenebilmek içindi... Çok keyifle çalıştığım resmlerden biridir.


Sevgiyle kalın...

29 Haziran 2010 Salı

Kınagiller familyasından içinde küçük çekirdekler ve meyve gövdesini oluşturan yüzlerce tanecikten oluşmuş, hafif ekşi ve bazen tatlı tadı olan, ılıman iklimlerde yetişen, bir meyve türüdür NAR...

Kuraklığa hatta -10 dereceye kadar soğuğa da dayanabilir NAR...


Haziran-Temmuz aylarında açar o güzelim kırmızı çiçeklerini... Türkiye'de nar yiyilerek doğrudan tüketilmesinin yanı sıra "narekşisi" olarak, salataya tat vermede, eti terbiyelemede veya doğrudan içilerek de tüketilmektedir. Taneleri aşure, muhammara ve güllaç'a katılabilmekte ve çeşitli tatlı süslemelerinde kullanılmaktadır.


100 ml nar suyu, yetişkin bir insanın günlük C vitamini gereksiniminin %16'sını karşılamaktadır. Ayrıca nar suyu B vitamini ve potasyum da içermektedir. Çeşitli diyet ürünlerinde nar özü kullanılmaktadır. Çünkü nar özü şeker, kalori ve katkı malzemeleri içermemektedir.

Dünyadaki ülkeler arası nar üretim miktarı sıralamasını göre İran birinci, Hindistan ikinci, Türkiye üçüncü sıradadır.

Yahudi inancına göre nar, "Doğruluğu" simgeler. Bir inanca göre de Adem ile Havva'ya yasak olan cennet meyvesi elma değil, Nar'dır. Bu yüzden, Hristiyanlar'ın dini süsleme sanatında nar, sıklıkla kullanılan bir motiftir...



Antalya'mızın o güzelim ilçelerinden biri olan Side'nin anlamının Nar olduğunu biliyor muydunuz...
İspanya'nın güneyindeki tarihi bir şehir olan Granada'da adını nar meyvesinden almış...

Bu kadar çok özelliği olan bu güzel meyve resimlerede konu olmuş tabi... İşte içinde nar olar iki resmimi, onun hakkında küçük bilgilerle size aktarmak istedim...



27 Haziran 2010 Pazar

Ne güzel söyler Sezen Aksu "Kalbim Ege'de Kaldı..." şarkısını... Ama kalbiniz de Ege'de kalır doğrusu... Hele hele Ege'nin o güzelim sahillerinde Mavi Tur'a çıkıyorsanız... İşte iki sene önce çıkmış olduğumuz Mavi Tur gezisinde çektiğim bir fotoğraf, yağlıboya çalışması ile tuvale böyle yansıdı...

Atları çok severim. Duruşları, bakışları, vücutlarındaki kusursuz hatları... Asil bir görüntüye sahipler...
Yağlıboya çalışmamda bunları yansıtmaya çalıştım...

Ve ve ve ... Vahşi olmalarına rağmen bakışlarını ve duruşlarını herzaman çok beğendiğim Panter'i pastel boyalarımla resmetmek bana çok keyif verdi...


Bugünün son resmi ise yine siyah-beyaz bir fotoğraftan çalıştığım şirin, tatlı bir bebek...

11 Haziran 2010 Cuma

Hobi dünyası çok renkli ve çok büyük... Yaklaşık 20 sene içerisinde bu dünyada Resim, Tahta boyama, Nakış (Hesapişi, Türkişi ve Çiniiğne), Patchwork, Çiçek yapımı (hamur ve kumaş), Kurabiye Süsleme, Cupcake Süsleme, Pasta Süsleme gibi çeşitli kurslara katıldım.

1999 yılında karakalem çalışmaları ile başlayan resim serüvenim, sonrasında pastel ve yağlıboya çalışmaları ile devam ediyor...
Resim yaparken geçirdiğim süre, benim için zihnimin ve bedenimin huzur bulduğu anlar diyebilirim...

Benim için devam eden bu güzel serüvende bana yol gösteren değerli öğretmenlerim Sn.Atilla Tos, Sn. Bahattin Odabaşı ve özellikle Sn. Tariyel Hasanoğlu'na çok şey borçluyum...

Halen Kadıköy'deki atölyesinde Sn. Tariyel Hasanoğlu ile çalışmalarım devam etmektedir.
Çalışırken inanılmaz keyif aldığım resimlerimi sizlerle paylaşmak, beni, sınava girmekte olan bir öğrenci gibi heyecanlandırıyor...

İşte pastel resimlerimden biri... Yeni ayakkabılarını kucaklarken yaşadığı o mutluk beni öyle etkiledi ki aslı siyah-beyaz olan bu fotoğrafı renklendirerek pastel çalıştım.


İşte bir diğer pastel çalışmam... Bu güzel çocuğun fotoğrafını Bilim ve Çocuk Dergisinde gördüm. Gözleri ve bakışları beni büyüledi...




Merhaba,
Atölyeme Hoşgeldiniz...
Yaklaşık 15-20 senedir güzel sanatlar ve hobilerle dolu bir serüvenin içerisindeyim... İçerisindeyim diyorum çünkü, öğrenmenin yaşı ve sınırı olmadığına inanıyorum... Bir de elinizin altında bir bilgisayarınız ve internetiniz varsa, her gün hatta her an dünyanın heryerinden yeni güzellikler, yeni bilgiler bulmak, öğrenmek ve bunları paylaşmak artık çok kolay.
Hayatımıza küçük pırıltılar katan bu güzelliklerin çok kıymetli olduğunu ve paylaşılarak herkese ulaşması gerektiğine inanıyorum. Umarım bu blog aracılığı ile bunu biraz da olsa gerçekleştirmeyi başarırım...